Türkiye'de üniversite ve yüksekokul öğrencileri, bu yıl yaz dönemine kadar sürdürülen vize süreçleri sonunda büyük bir kaosla karşılaşmış durumda. 2023-2024 akademik yılının başlangıcında yaşanan bu kriz, yaklaşık 50 bin öğrenciyi etkilemiş durumda. Bu durum, eğitimde fırsat eşitliğinin zedelenmesine, akademik kariyer hayallerinin tehlikeye girmesine ve öğrencilerin psikolojik durumlarına ciddi etkiler yapmaya neden oluyor.
Başlangıçta sorunun temel sebepleri, yetersiz bilgi akışı ve sistemdeki yazılım sorunları olarak öne çıkıyor. Öğrencilerin vize başvurularında gereken belgeler ve süreçler konusunda yaşanan belirsizlikler, birçok gencin başvurularını zamanında yapmalarını engelledi. Ek olarak, bazı üniversitelerin kendi bünyelerindeki özerk yapıları, vize süreçlerinde farklı uygulamalara yol açarak öğrenci mağduriyetlerini artırdı. Bu karmaşa, özellikle yurt dışına eğitime gidecek olan öğrenciler için büyük bir kriz yaratmış durumda.
Ayrıca, pandemi sonrası normalleşme sürecindeki yoğunluk ve bürokratik engeller de sürecin daha da karmaşıklaşmasına neden oldu. Öğrenciler, sıkı bir takvim içerisinde evraklarını eksiksiz ve doğru bir şekilde teslim etmeye çalışırken, birçok kişi bu yükle baş edemeyerek vize alamadı. Uzmanlar, bu sorunun çözümü için acil bir reform sürecinin başlatılması gerektiğini vurguluyor.
50 bin öğrencinin eğitim hayatında yaşadığı bu kayıplar sadece vize problemleriyle sınırlı kalmadı. Birçok genç, gitmek istedikleri üniversitelerin yurtdışı programlarından gündem dışı kaldı. Bazı öğrenciler, belirtilen zaman dilimleri içinde vize alarak programa katılmadıkları takdirde, yıllarını verdikleri eğitim ve emeklerin boşa gitme korkusunu yaşıyorlar. Vize tarihleri için yapılan harcamalar ve hazırlıklar da öğrencilere maddi anlamda büyük bir yük getirmiş durumda.
Öğrencilerin yanı sıra aileleri de bu durumdan olumsuz etkilenmiş durumda. Çocuklarının yaşadığı stres ve belirsizlik, ailelerde kaygı yaratıyor. Eğitim masraflarının yanı sıra, vize işlemleri için tahsis edilen ek harcamalar, aile bütçelerini sarsmakta. Bu psikolojik yük, gençlerin motivasyonunu düşürmekte ve eğitimlerine olan bağlılıklarını zayıflatmakta. Eğitim alanında ciddi bir sıkıntı yaşanması, Türkiye'nin geleceği için de kaygı verici bir durum olarak gözler önüne serilmektedir.
Eğitim uzmanları ise, bu durumun sadece bireysel bir sorun olmadığını, sistemin genelinde bir sorunun yansıması olduğunu belirtiyor. Uzun vadede, öğrencilerin yurt dışında eğitim almasının önündeki bu tür engellerin kalkması gerektiğini ve mevcut süreçlerin gözden geçirilerek daha etkin bir hale getirilmesi gerektiğini savunuyorlar. Eğitimde eşitlik ilkesinin sağlanması, tüm öğrencilere fırsat tanıması açısından büyük önem taşıyor.
Sonuç olarak, 50 bin öğrencinin mağduriyetini gidermek için bir an önce adım atılması gerekiyor. Yükseköğretim Kurulu ve ilgili diğer kurumların koordineli bir şekilde çalışarak, öğrencilerin eğitim hayatlarında karşılaştıkları bu tür zorlukları minimize etmesi, Türkiye'nin eğitim sistemini daha da güçlendirecektir. Öğrenciler ve aileleri, bu tür süreçlerin daha şeffaf ve anlaşılır hale getirilmesini bekliyorlar. Gerekli önlemler alınmadığı takdirde, bu tür krizlerin tekrarlama ihtimali oldukça yüksek. Öğrencilerin psiko-sosyal sağlığını korumak, eğitimlerine olan inançlarını artırmak için el birliğiyle hareket edilmesi şart.
Türkiye'de eğitim alanında yaşanan bu vize çilesinin çözümü için, hem devlet hem de özel sektördeki aktörlerin, öğrencilerin yanında durması ve çözümler üretmesi gerektiği aşikar. Eğitim hayatında yaşanan bu tür sorunların, gençlerin geleceğine olan katkıları düşünülerek, herkesin üzerine düşen görev ve sorumlulukları üstlenmesi, önemli bir gereklilik olarak ortaya çıkıyor.